"Bu küçük domuz pazara gitti,
Bu küçük domuz evde kaldı,
Bu küçük domuz pirzola yedi,
Bu küçük domuz evde oturdu,
Bu küçük domuz 'vii vii vii,'diye ağladı."
Çapkın ve ünlü bir ressam olan Amyas Crale, zehirle işlenen bir cinayete kurban gider. Karısı Caroline Crale bu cinayetin suçlusu ilan edilir, kimsenin de bu konuda en ufak bir şüphesi yoktur. Fakat bu olaydan on altı yıl sonra, cinayet işlendiğinde beş buçuk yaşında olan kızları, Carla Lemarchant meşhur dedektifimiz Hercule Poriot'a gelerek olayın yeniden araştırılmasını ister. Evlilik arifesindeki genç kıza bunu yaptıran şey ise annesinin kendisine yıllar sonra teslim edilmesini vasiyet ettiği ve kızına masum olduğunu yazdığı bir mektuptur.
Hercule Poriot davayı kabul ettikten sonra sırasıyla Caroline Crale'i savunan avukatla, genç savcı yardımcısıyla, Crale ailesini yıllardan beri tanıyan yaşlı bir avukatla, dava sırasında mahkemede olan bir katiple, soruşturmayı idare eden polis müfettişiyle ve cinayet esnasında yakında bulunan beş şüpheliyle görüşüyor. Daha sonra da beş şüpheliden olayı tek tek yazılı olarak anlatmasını istiyor. Olay yıllar önce meydana geldiği için heyecanlı bir olay örgüsüyle ya da bol aksiyonla karşılaşmıyoruz. Buraları okurken, kitabın bu kadar durgun olması kaçınılmazsa da, şöyle düşünüyordum: Yazarın en iyi kitaplarından olmasa da bir Agatha Christie romanı olmanın ağırlığını taşıyor. Fakat son bölümlere geldiğimde bütün sözlerimi yuttum. Dedektifin bütün şüphelileri açıklama yapmak üzere bir araya topladığı ve açıklama yaptığı sahneyi büyük bir heyecan içinde okudum. Günlerdir elimde sürüklediğim kitabın sonunu bir solukta ve gece geç saatlerde getirdim. Katilin kim olduğunu yine tahmin edememiştim! Oysaki bu sefer çok emindim ve katil düşündüğüm kişi çıkacak diye manyakça bir sevinç içindeydim. Fakat öyle olmadı! Tam bir ters köşeydi, şoktan şoka uğradım.
Kısacası ortalamanın üstünde bir kitap sonlara doğru şahlanarak bana Agatha Christie'den asla daha azını beklememem konusunda iyi bir ders verdi. Polisiye okumak ilginizi çekerse sizlere de tavsiye ederim. Muhtemel bazı ön yargılarınızı tahmin ederek Agatha'nın romanlarında vahşetin pek yer almadığını, hatta cinayet aracının sıklıkla zehir olduğunu belirtmek isterim.
Şuna da değinmeden geçemeyeceğim: Kitap boyunca yazım yanlışları beni canımdan bezdirdi! Hayır yani, parası neyse verin; ben düzelteyim.
Sevgiyle kalın :)
"Size insanın gerçeği ancak kafasındaki gözlerle görebileceğini anlatmaya çalışıyordum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder